merhaba arkadaşlar. hakkınızda ve hakkımda çok şey düşündüm. ama hepsini unutalım gitsin.
fena yenildim lan.
bu sezon hayallerimdeki basketbol takımına ulaştığımı söyleyebilirim. belli başlı zaaflar ile birlikte düşünüldüğünde bile "kadro kurma" zevkini yaşayabildim. bazı oyuncuların önceden elimde olması ve onları getirebildiğim seviye ve pozisyonlarını çeşitleyemeyişim hayallerime çok da yaklaşamadığımı itiraf ettirir. ama üç aşağı beş yukarı "kadro kurmayı" seven adamlar olan sizlere basketbol zevkimi sunmaya çalıştım.
bütün bunları sanki çok da tepki vermeyeceğinizi geç de olsa anlamamış gibi yazıyorum çünkü sizlerin takım yönetiş biçimlerini veya hoşlandığınız oyuncu tiplerini takip ederek oynuyorum bu oyunu. içine düştüğünüz şartları veya şanslarınızı veya şanssızlıklarınızı veya içinde bulunmayı çok çalışarak yarattığınız durumları hususi izleyerek oynuyorum bu oyunu.
forumlardaki tavrımı da seneler içinde bu noktaya getirerek basketbollu hayata bakışımı karikatürize ettim diyebilirim.
dokuz yaşında basketbola başlamış bir çocuk düşünün. ergenlik girişinde basketbol ile bağları kopartıyor. liseyi bitirme kısmına geldiğinde tekrardan o sporu takip etmeye başlıyor. arada arkadaşlarıyla oynuyor. sigara filan içiyor, kondisyonu korkunç, kötü de oynuyor artık. ve sonra menejerlik sevdası. ve sonra "nerede o eski iversonlar kobeler" travmaları. ve son dönemi, tek başına şut antrenmanına çıkıp arada arkadaşlarına "bakın lan size penetreden sonra şut tehdidi ahaha!" demeye kasan bir çocuk. bu çocuk sanal kadro kurmayı 4 senede sevmiş, benimsemiş, hayatına eklemiş bir çocuk. bunun dışında basketbola olan ilgisinin gerçek bir kaybetmişlik olduğuna inanmış biri. sonuçta siz de bilirsiniz, aranızda vardır hayallerini gerçekleştirememiş eski muhtemel nba starları. yaşıtlarım artık draft edilemeyecek yaşa geldiler. kobe 23ündeykeni düşünsenize hatırlayanlar... halinize bakın. ben bakıyorum da... işte bu çocuk benim ve şimdi bu kadar senede oluşturulabilecek savunma mekanizmalarını bi hayal edin. basketbola ilişkin önemli travmalarımı dandik bir forum ortamında anlatmak istemediğimi de hayal edin tabi. sırf yazılanlara aldanmayın yani. burada bunu oynuyor isem ve ciddiye alınmayı bekliyorsam, sizi ne kadar ciddiye alıyorum demektir, bir düşünün. sanal ama organizma sahibi olan menejer arkadaşlarım.sınız. birbirimizi bildiğimizin ve birbirimize göre hamleler yaptığımızın farkındasınız değil mi? o yüzden birbirimizi yok saymamak önemliydi. ve o yüzden birbirimize bu ortamda ciddiyetle yaklaşmalıydık. ben eğer forumlarda kötü trollüğe kadar gitmeyi seçtiysem, oyuna ne kadar vakit ayırdığınızı ve oyuna ne gözlerle baktığınızı bir oranlayın. yazının yukarılarında bahsettiğim şeylerin çok altında şeyler hisler yaşadığınızı zannetmiyorum. sadece siz karşınızdaki diğer sanalların insan olduklarını daha seyrek aklınıza getirdiniz. şakalarıma cevap bulamayışım, kendi yaklaşımlarımı az kişide birebir olarak bulabilişim, gerçek bir insanın yaşayabileceği bir hayal kırıklığı idi. geçen sezonki saçmalık düzeylerine varan açıklamalarım, bu hayal kırıklığından temellidir. dolaylı yollarla özür dilemeye çalıştığımı bazı arkadaşlarım anladı. teşekkür ederim. beni anlamayan arkadaşlar da bilsinler ki ağır sıçmıştım ve özür dilerim.
bu oyunda düşman kazanmamak için her şeyi yapıyordum. gerçekten beni anlamak isteyerek dinleyen anlamıştır zaten, az önce anlattığım "bu çocuk" muhabbeti de buraya bağlanıyordu. hatalarımla ve doğrularımla (benim de doğrum vardır demi?) bu oyunda yüzde yüz ben oldum. keşke birbirimizle olan ilişkimizi daha gerçekçi hallere getirebilseydik. aptal kafam. keşke kadrom tutsaydı.
yukarıdaki "ama hepsini unutalım" deyişimdeki samimiyetsizliği gördünüz değil mi? bir de keşke uzun uzun anlatmaya üşenmeseydim.
ve börtaya tebrikler. ben şanssız değilim, yeter! siz çok şanslısınız a.k. :D florenz hariç. o şanslı değil. çünkü sana bedduam tuttu karşim :D
Last edited by silsüpür at 3/31/2014 3:05:14 PM